
27 Eylül 2009 Pazar
Skandal Gol'den Başka Birşey Hatırlayan Var mı?

13 Eylül 2009 Pazar
Sarı Kart Denizi ve Sahanın Berbat Çobanı
m sağladığı ve etkin toplar dağıttığı bir orta saha da ümit verdi bu gece. C. Baroni kritik top kayıpları yapsa da yine kritik müdehaleleri ile bunları telafi etti. Alex, bu gece Kazım ve Guiza'nın son vuruş histerilerinin kurbanı oldu yoksa gollerinden bahsedebilirdik. Vederson, bu gece ilk yarıda fazla top kayıpları ile göze çarptı. Fenerbahçe özellikle ilk yarı Vederson ile ısrarla sol kanattan atak geliştirmeye çalıştı ancak sağ kanattan bulduğu bir kaç pozisyonun da gösterdiği gibi asıl olarak sağ kanattan Gökhan ve Kazım ikilisi ile daha çok gelinse idi daha net ve daha çok pozisyonun yaşanması muhtemeldi. rövaşatalı çıkarışı dışında Bilica oynamadığı haftalardan sonra daha güvenilir bir imaj çizdi. 30 Ağustos 2009 Pazar
90+4'de 4'de 4 !!!

90+4'de attığı gol maça damgasını vursa da, kırmızı kart görene kadar sahanın şüphesiz en iyisi FB adına Emre idi. oyuncu değişikliklerinden sonra Emre'nin kırmızı kart görmesi, zaten bu gece pek etkili olmayan sol kanadı etkiledi. Maçın son anlarında sol kanatta dönen topları alacak kimsenin olmayışı aslında bu gecenin özeti gibiydi. Bugün top kayıpları göze çarpan ancak takımın en istikrarlı ismi haline gelen Christian, Gökhan Gönül'ün yokluğunda yerini dolduran Bekir'e de çok yardım etti. Emre'den sonra en etkili isim yine Christian'dı. Alex gol pozisyonları dışında pek sahada yoktu. Rövaşatası gol olsa, maçın başka bir şeyini konuşamazdık. Kazım'ın fantastik son vuruşları dışında iyi bir performansı vardı. oyuna giren Mehmet Topuz çok istekli göründü, düşürüldüğü penaltı pozisyonu ise sanki bir önceki verilmeyen manisa penaltısının diyeti gibi geldi. 2 haftadır es geçen Guiza çok güzel bir gol attı. Gol sevinci birden Premier Lig'i anımsattı:) Semih, son dakika golcülüğünü yine gösterdi. 24 Ağustos 2009 Pazartesi
Açılımın merkezinden müthiş saçılım...
lar... Oysa o bölgenin takımı olarak superligde temsil etmenin ne derece önemli olduğunun herkesten çok Diyarbakırlılar farkında ... Üstelik ülkenin gündemindeki bir konunun öznesi olarak, sıradan bir lig maçında yaşan şiddet olaylarıyla vitrine çıkan tribünler... Yaşanan şiddet olayları demek şiddeti doğuran, anlamsız gerilim yaratan tribündeki taraftarları hiçe saymak gibi... Emre'nin Gökhan'ın elindeki taşı, Guiza'nın elindeki çakmağı gördükçe takım faşizanlığından değil sahada bilmem kaç kıtadan farklı farklı milletten Türkiye'ye gelmiş futbolcuların bu vahşet karşısında ne düşündüğünden ötürü utandım bir insan olarak. Tribündeki şiddet olayları elbette bize özgü değil. Ancak önceki senelerden hiç akılda kalmayan diyarbakır - fener maçları ne oldu da şiddet trendini yükseltti buna anlam veremedim... Maçın bu derece çığrından çıkmasına sebep olanların başında orta hakem geliyor... Saracoğlu'nda, inönü'de yada Sami Yen'de sahaya atılan en ufak maddeye tepki gösteren hakem hassasiyetine alışkın bünyeler için atılan taşları görmezden gelen bir hakem inanılır gibi değildi. Sahaya atılan taşlar konsunda çaresiz kalan FBli futbolcuların çaresizlikten 4.hakeme dert yanmaları da hakemin saha içinde hiçbir şekilde bir otorite kuramadığını ispatlar nitelikteydi. Nitekim hakemin maçın genelinde gösterdiği yönetim oldukça kötüydü.
buldu. Bilica kademe hatası ve adam paylaşılmasında yaptığı hatalarla Lugano'dan daha ön plana çıktı sanki. Dos Santos'un sol kanadı aktifti ilk yarıda ancak Carlos gol dışında çok statik bir pozisyonda oynayıp pek ileri çıkmadı zaten ilk ileri çıkışında FB golü buldu. Dos Santos önünde oynarken kendini daha pasifize ettiğini fark ettik. Diyarbakır savunması golden sonra ileride kurduğu takım savunmasını geriye çektikçe özellikle ikinci yarının başlarında FB kendi oyun şablonunu sahaya yansıtmaya, sağdan gökhan ve kazımla soldan Dos santos ve Carlos ile soldan etkili gelmeye başladı. Emre agresifliği dışında sahanın iyilerindendi. Emre oyundan çıkana kadar, Dos santos ve kazım'ın maç içinde kanat değişiklikleri de pozisyonlar üretmesini sağladı FB'nin. Christian Maşşalah demek lazım yine iyiydi. Semih'in sakatlığının ardından ilk 11de Alex'in yerinde oynaması dezavantajdı nitekim maçın son anları dışında pek bir varlık gösteremediğini düşünüyorum. Gökhan ne zamandır beklediği golü bu gece çok şık bir şekilde hemde çok kritik bir anda bulmuş oldu. kazım bugun de çok güzel bir gol atıp 3'te 3 yaparak yola devam ediyor. Alex'le iyi uyumsağlayan Guiza Alexsiz bu maçta ilerde verdiği olumlu paslarla gol atmasa da iyi bir oyun sergiledi. Son olarak gözlerimizin Alex'i çoook aradığı bir karşılaşma oldu.
16 Ağustos 2009 Pazar
Yiğidolar ve Deja vu
Yazın en sıcağı... Ağustos'un yakıcı kavurucu havası... insanlar caddebostan sahilinde ve bağdat caddesinde sıcaktan eriyip kaldırıma yapışma korkusu nedeniyle akşam üstüne kadar burunlarını dahi dışarı çıkarmazken, bu sıcak havaya rağmen 21:00'deki maçın heyecanı saatler öncesinden caddeye dalga dalga yayılıyor... Bu sezonun Kadıköy'deki ilk karşılaşması için pahalı biletler bile Fenerbahçe'yi özleyen taraftarının Saracoğlu'na akın etmesini engellememiş gibiydi.
Maça geri dönersek ilk yarısı Alex'in sakatlanıp oyundan çıkması ile vasatın da altında tek kale oynanmasına rağmen oldukça sıkıcı geçti. ikinci yarısı sivas'ın da biraz kendine gelmesi ile daha tempolu bir hale geldi. 70.dakikaya kadar Fenerbahce'nin atacağı olası bir gol için maçı izleyenlere isim sorsak en az Kazım cevabını alırdık. Nitekim dün gece golü atana kadar Gökhan Gönül'le pek bir uyum içerisinde oynayamadığını fark etmiştir herhalde izleyenler bu ikilinin pas verme insiyatiflerini birbirleri için pek kullanmadıklarını da gözden kaçırmamaıştır. sonuç olarak dakikalar 70'e geldiğinde herkes Daum'un Kazım'ı oyundan ne zaman alınacağını merak ediyordu. Atılan golün ofsayt olduğunu eve gelince tv'den öğrendik. Sivas'ın 11 kişilik masif defasını ya bir duran topla ya da böyle bir karambolle aşabilirdi FB dün gece.
Ayrıca Tribünler arasında çok radikal değişimlerin yaşandığına bu sezonun ilk maçı ile tanıklık etmiş olduk. Gerçi lig tv yayınlarının Kadıköy'de hep aynı ses düzeyini yansıttığını düşünürsek, ekran başından bunu kavrayamamanın gayet normal olduğu da bir gerçek...9 Ağustos 2009 Pazar
yine Denizli... yine Arıza...
