30 Ağustos 2009 Pazar

90+4'de 4'de 4 !!!


ilk yarısı orta sahası kalabalık ancak kanatları zayıf manisaspor karşısında, kanatlarını iyi kullanan ve pozisyon yaratan ancak geride kalan maçlara göre daha etkisiz bir Fenerbahce vardı. Dos Santos'un sol taç çizgisi boyunca ilk yarıda başlayan top kayıpları ikinci yarıda da devam edince, Fenerbahce özellikle ilk yarı Kazım'la sağ kanat ağırlıklı ataklar geliştirdi. Eğer FB çok top çevirdiği ve iyi pas yaparak yüklendiği bu dakikalarda bir gol bulsaydı, bu maçın genelinin önceki maçlar gibi olması beklenebilirdi. Uzun paslarla oyunun geniş bir alanda oynanması, çok koşan ve mücadele gücü yüksek manisaspor'un işine yaradı. Özellikle ikinci yarıda FB'nin kaptırdığı her topu, kontrataklarla değerlendirdikleri gibi oyunun bir kısmında da kontrolü ele geçirip takım halinde ileri çıktılar. Nitekim maç 0-0 devam ettikçe, FB'li futbolcuların artan baskıyla yaptıkları acele ataklar daha fazla oranda top kayıpları ile sonuçlandı.

ikinci yarının 75. dakikasına kadar kanatlarını da kapatarak kazım ve Dos santos'u etkisiz bırakan manisaspor, maç boyunca çok iyi mücadele etti. Volkan'ın kritik müdehaleleri ve Semih'in 90+4'de attığı gol maça damgasını vursa da, kırmızı kart görene kadar sahanın şüphesiz en iyisi FB adına Emre idi. oyuncu değişikliklerinden sonra Emre'nin kırmızı kart görmesi, zaten bu gece pek etkili olmayan sol kanadı etkiledi. Maçın son anlarında sol kanatta dönen topları alacak kimsenin olmayışı aslında bu gecenin özeti gibiydi. Bugün top kayıpları göze çarpan ancak takımın en istikrarlı ismi haline gelen Christian, Gökhan Gönül'ün yokluğunda yerini dolduran Bekir'e de çok yardım etti. Emre'den sonra en etkili isim yine Christian'dı. Alex gol pozisyonları dışında pek sahada yoktu. Rövaşatası gol olsa, maçın başka bir şeyini konuşamazdık. Kazım'ın fantastik son vuruşları dışında iyi bir performansı vardı. oyuna giren Mehmet Topuz çok istekli göründü, düşürüldüğü penaltı pozisyonu ise sanki bir önceki verilmeyen manisa penaltısının diyeti gibi geldi. 2 haftadır es geçen Guiza çok güzel bir gol attı. Gol sevinci birden Premier Lig'i anımsattı:) Semih, son dakika golcülüğünü yine gösterdi.

Sonuç olarak kanatları kırık ve son 20 dakika 10 kişi oynayan yorgun bir Fenerbahçe, 15 sene sonra 4'de 4 yapmayı başardı. Lige verilen bu arayı değerlendirip sezon başındaki yüksek temposuna geri döneceği muhakkak.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Açılımın merkezinden müthiş saçılım...

Bu geceki maça aynı zamanda Malum gündemimizin en sıcak konusuna da bir nevi ev sahipliği yapan Diyarbakır... 3 sezon sonra lige geri dönen Diyarbakırspor... Ligin HENÜZ 3.haftası... Maçın 3.dakikasında havada uçuşmaya başlayan kartlar ve akabinde tribünden fırlatılan taşlar... Maçın ardından çıkan olaylar... Oysa o bölgenin takımı olarak superligde temsil etmenin ne derece önemli olduğunun herkesten çok Diyarbakırlılar farkında ... Üstelik ülkenin gündemindeki bir konunun öznesi olarak, sıradan bir lig maçında yaşan şiddet olaylarıyla vitrine çıkan tribünler... Yaşanan şiddet olayları demek şiddeti doğuran, anlamsız gerilim yaratan tribündeki taraftarları hiçe saymak gibi... Emre'nin Gökhan'ın elindeki taşı, Guiza'nın elindeki çakmağı gördükçe takım faşizanlığından değil sahada bilmem kaç kıtadan farklı farklı milletten Türkiye'ye gelmiş futbolcuların bu vahşet karşısında ne düşündüğünden ötürü utandım bir insan olarak. Tribündeki şiddet olayları elbette bize özgü değil. Ancak önceki senelerden hiç akılda kalmayan diyarbakır - fener maçları ne oldu da şiddet trendini yükseltti buna anlam veremedim... Maçın bu derece çığrından çıkmasına sebep olanların başında orta hakem geliyor... Saracoğlu'nda, inönü'de yada Sami Yen'de sahaya atılan en ufak maddeye tepki gösteren hakem hassasiyetine alışkın bünyeler için atılan taşları görmezden gelen bir hakem inanılır gibi değildi. Sahaya atılan taşlar konsunda çaresiz kalan FBli futbolcuların çaresizlikten 4.hakeme dert yanmaları da hakemin saha içinde hiçbir şekilde bir otorite kuramadığını ispatlar nitelikteydi. Nitekim hakemin maçın genelinde gösterdiği yönetim oldukça kötüydü.

Şiddetin gölgelediği futbol açısından ise; maça iyi başlayıp önde basan ve sürekli pres yaparak Fenerbahçe'nin oyun kurmasına izin vermeyen bir Diyarbakır vardı maçın ilk başlarında. FB ise bu zaman diliminde kısa pas yapmayarak bir çok top kaybı yaşadı. 2 stoperin 2si de arka arkaya hatalar yaptıkça diyarbakır pozisyonlar buldu ve nihayetinde de karambolden bir gol buldu. Bilica kademe hatası ve adam paylaşılmasında yaptığı hatalarla Lugano'dan daha ön plana çıktı sanki. Dos Santos'un sol kanadı aktifti ilk yarıda ancak Carlos gol dışında çok statik bir pozisyonda oynayıp pek ileri çıkmadı zaten ilk ileri çıkışında FB golü buldu. Dos Santos önünde oynarken kendini daha pasifize ettiğini fark ettik. Diyarbakır savunması golden sonra ileride kurduğu takım savunmasını geriye çektikçe özellikle ikinci yarının başlarında FB kendi oyun şablonunu sahaya yansıtmaya, sağdan gökhan ve kazımla soldan Dos santos ve Carlos ile soldan etkili gelmeye başladı. Emre agresifliği dışında sahanın iyilerindendi. Emre oyundan çıkana kadar, Dos santos ve kazım'ın maç içinde kanat değişiklikleri de pozisyonlar üretmesini sağladı FB'nin. Christian Maşşalah demek lazım yine iyiydi. Semih'in sakatlığının ardından ilk 11de Alex'in yerinde oynaması dezavantajdı nitekim maçın son anları dışında pek bir varlık gösteremediğini düşünüyorum. Gökhan ne zamandır beklediği golü bu gece çok şık bir şekilde hemde çok kritik bir anda bulmuş oldu. kazım bugun de çok güzel bir gol atıp 3'te 3 yaparak yola devam ediyor. Alex'le iyi uyumsağlayan Guiza Alexsiz bu maçta ilerde verdiği olumlu paslarla gol atmasa da iyi bir oyun sergiledi.

Son olarak gözlerimizin Alex'i çoook aradığı bir karşılaşma oldu.

16 Ağustos 2009 Pazar

Yiğidolar ve Deja vu

Yazın en sıcağı... Ağustos'un yakıcı kavurucu havası... insanlar caddebostan sahilinde ve bağdat caddesinde sıcaktan eriyip kaldırıma yapışma korkusu nedeniyle akşam üstüne kadar burunlarını dahi dışarı çıkarmazken, bu sıcak havaya rağmen 21:00'deki maçın heyecanı saatler öncesinden caddeye dalga dalga yayılıyor... Bu sezonun Kadıköy'deki ilk karşılaşması için pahalı biletler bile Fenerbahçe'yi özleyen taraftarının Saracoğlu'na akın etmesini engellememiş gibiydi.
2003'de göreve geldiği ilk sezon'un açılış maçında 3-0 lık şok istanbulspor yenilgisi ile başlayan C. Daum açısından, 2. kez göreve geldiği bu sezonda kadıköy'deki ilk maçını kazanmak aradan geçen onca sezona rağmen bir nevi rövanş niteliğindeydi. Hatıralardaki yeri taze olan o sezonu hatırlayan bir çok kişinin aklından yine Daum'la yeniden bir deja vu yaşar mıyız diye düşünmeden edemememiştir. Fenerbahçe açısından Sezonun ilk iç saha maçında puan kaybetme gibi bir deja vu yaşanmazken, geçtiğimiz sezon hem lig hem de kupada Sivasspor-Fenerbahce maçlarını aratmayan bir skorla biterek, bu anlamda yine bir deja vu yaşandı.


Maçın ilk 45 dakikasında Sivas'ın ne pozisyonu ne de kendisi var dı sahada. önceki senelerde de takım halindeki kapalı savunmalarına alışmıştık ancak dün Yiğidolar'dan 2 pozisyon dışında hiç bir açılım göremedik. gectiğimiz sezon da hem kupa da hem de ligde yenildikleri FB karşısında hiç bu kadar mahkum,aciz bir görüntü sergilememeişlerdi. Dün Anadolu takımlarının bayraktarlığını yapan diğerlerini de aynı başarıya özendiren Sivasspor'un geldiği noktayı bu kadar çabuk tepe tapaklak kaybetmemesi gerektiğini düşündüm.



Maça geri dönersek ilk yarısı Alex'in sakatlanıp oyundan çıkması ile vasatın da altında tek kale oynanmasına rağmen oldukça sıkıcı geçti. ikinci yarısı sivas'ın da biraz kendine gelmesi ile daha tempolu bir hale geldi. 70.dakikaya kadar Fenerbahce'nin atacağı olası bir gol için maçı izleyenlere isim sorsak en az Kazım cevabını alırdık. Nitekim dün gece golü atana kadar Gökhan Gönül'le pek bir uyum içerisinde oynayamadığını fark etmiştir herhalde izleyenler bu ikilinin pas verme insiyatiflerini birbirleri için pek kullanmadıklarını da gözden kaçırmamaıştır. sonuç olarak dakikalar 70'e geldiğinde herkes Daum'un Kazım'ı oyundan ne zaman alınacağını merak ediyordu. Atılan golün ofsayt olduğunu eve gelince tv'den öğrendik. Sivas'ın 11 kişilik masif defasını ya bir duran topla ya da böyle bir karambolle aşabilirdi FB dün gece.



Maçtan önce Christian konusundaki olumlu düşüncelerime pek katılmayan arkadaşlarım karşısında, beni haksız bir övgünün muhatabı olarak bırakmadığı için Christian'a teşekkür etmeliyim. Zira dün Emre ve Gökhan Gönül'ün bariz kahramlıklarını besleyen oyunun aslında pek de gizli olmayan kahramanıydı. Gökhan Gönül için söylenebilecek sözün bittiği yerdi. Sağda git gel arşınlarken o kanadı, metrelerce depar atıp gol pozisyonları yaratıyor sonra bir bakıyoruz rövaşata ile kendi kalesindeki tehlikeyi savuşturuyor. Dün, daha öncekilerde olduğu gibi yine FB taraftarının sevgilisi tartışmasız Gökhan'dı. 3.golün sahibi Dos Santos; dün gece ikinci yarının ortalarına kadar ya çok kenarda çizgiye yakın, ya da çok içeride kanattan kopuk bir şekilde her iki takımın geneli gibi verimsiz koşular yaptı. 70.dakikadan sonra o da kendi oyununu toparlayarak şuana kadar izledğimiz en güzel gollerden birini attı. Emre'nin sıfırdan,kornerden attığı gol de staddakiler için eve gidene kadar ayrı bir muamma konusuydu. Önder, Volkan diğer öne çıkanlardı. Guiza'nın bu maçlık bir es geçtiğini düşünüyorum. Bu kadar kapalı bir defansa onun da yapacağı fazla bir şey yoktu.


Ayrıca Tribünler arasında çok radikal değişimlerin yaşandığına bu sezonun ilk maçı ile tanıklık etmiş olduk. Gerçi lig tv yayınlarının Kadıköy'de hep aynı ses düzeyini yansıttığını düşünürsek, ekran başından bunu kavrayamamanın gayet normal olduğu da bir gerçek...

Son olarak maçtan önce maraton tribünün etrafında gördüğümüz Rambo'nun yine bir cinlik yapacağı belliydi. Erman Hoca'nın dediği gibi ya Rambo değil de Mambo olsaydı sahaya giren??

9 Ağustos 2009 Pazar

yine Denizli... yine Arıza...


Bu akşam denizli tribünleri çok renkliydi. derken ampuller söndü, soğumadı derken maçın ikinci yarısı yarım saat kadar heba oldu. Eskiden elektirik kesintileri yüzünden maçların durmasına alışmıştık bu seferkinin nedeninin jenartör olması şaşırttı. Acaba yönetimi ilk haftadan istifaya çağıran bir grup denizli taraftarının işi olabilir mi diye düşünmeden edemiyor insan:) yıl 2009 ampullerin soğumasını bekleyip ligin ilk haftasının son maçını bir gece yarısı bitirdik.

İlk yarısı tek bir pozisyon haricinde Denizli kalesinde oynanan bir maç iken ikinci yarısı özellikle elektrik kesintisinden sonra temposu yükselen bir karşılaşmaya döndü. Denizlispor teknik direktörünün heyecanının yarısı futbolcularında olsa skor belki farklı olurdu. Kaleci özer özellikle ilk yarı kaç tane net gol pozisyonuna engel oldu sayamadım. forvetleri son vuruşlarda etkisizdi.

Fenerbahçe açısından; ilk yarının ortalarında yarattığı poziyonda gördüğümüz gibi kazım'ın kanat değiştirmesi oyuna ivme kazandırıyor.ancak gereksiz fantastik vuruşlarından ve özellikle hakemlere ve rakip oyunculara karşı olan anlamsız tavırlarından çıkarabildiğimiz tek sonuç, hala motivasyon soorunu yaşadığı...gökhan gönül, ilk yarının sonlarına doğru başlatıığı ileri doğru çıkışlarıyla sağ kanattan pozisyon üretme tekelini sürdürdü. taaki Deivid oyuna girene kadar.

Bilica; voltranın en az entegre olan parçası misali ön eleme maçlarında olduğu gibi dikkatsizliği ile dikkat çekiyor. ama zaman içinde defansa en çok uyum sağlayanın da o olması çok muhtemel.

Emre, aşırı motive halini hala koruyor. zira bildiğimiz emre'den tepesinden uçup kendisini yere düşüren rakibinin boğazına sarılmasını ya da en iyi ihtimalle onu tehdit etmesini beklerdik. alman disiplini böyle bir şey demekki... Christian gerek ön eleme ve süper kupa maçları olsun gerekse bu geceki maç da FB'de en güven veren isimdi bence. kontrataklardaki çok soğukkanlı müdehaleleriyle Fenerbahçe'nin "buz adamı" olacakmış gibi bir izlenim bıraktı bende. gördüğü kart bu gece en yerinde olan karttı. Guiza için ayrıca bir parantez açmak gerekli. Bu sezon geçen sezonu unutturmak ve kendini Türk medyasına ıspatlamak istercesine sezon boyu iyi bir performans sergileyeceğini düşünüyorum.

son olarak parabolik mikrofonların kullanıldığı bu sayede futbolcuların birbirine ne dediğini maç boyunca duyabildiğimiz bir karşılaşma oldu. PFDK acaba yayıncı kuruluş görüntüleri ile verdiği cezaları bu sayede katlayabilir mi ayrı bir merak konusu.